anne-ise-donus

Yeni bir anneyseniz ve işe dönüşünüz ufukta belirdiyse ruh halinizi gelgitli, kendinizi kaybolmuş, bölünmüş, zaman zaman suçlu ya da endişeli hissediyor olabilirsiniz.

Annelik rolü dünyanın en güzel hediyesini kucaklamakla beraber içimizden daha önce tanımadığımız bambaşka bir kadının çıktığı sürprizli bir süreç. Bunun yanında hayatımıza yeni görevlerin tanımlandığı, hepsinin ötesinde hem bebeğimiz hem de partnerimizle yeni bir ilişki kurma sarmalının ortasında bulunduğumuz kaotik bir dönem.

Evde düzen oturmaya başladığında son derece keyifli, çoğunlukla gelgitli ya da parçalı bulutlu hissedilen bu süreç, gerek bebeğe bakmaya ve evde yeni bir düzen oturtmaya çalışan, gerekse yeni tanıştığı “anne” tarafının fiziksel ve ruhsal değişimlerine ayak uydurmaya gayret gösteren biri için oldukça zorlayıcı olabilir.

Bu değişimin üzerine bir de kariyere dönmek, iş ortamında sizi bekleyen stres ve geride kalma endişesiyle birleşince hayatınız kontrolden çıktığı için kendinize yüklendiğiniz bir süreçle baş başa olduğunuzu düşünebilirsiniz.

İyi haber: Yalnız değilsiniz

Yapılan araştırmalar, her dört anneden üçünün bebek sahibi olduğu ilk zamanlarda, özellikle iş ortamında kendilerine duydukları güvenin sarsıldığını, çevre faktörlerinin de kendilerine pek yardımcı olmadığını ifade ediyor.

Nedir bu çevre faktörleri?

En modern iş ortamlarında bile doğum izni sonrasında annenin dönüşünün beklenmediği veya yerinin çocuğa bakmak için ev olduğunun düşünüldüğü görülüyor. İş yerinde bu dönemde ihtiyaç duyulan tolerans yerine artan beklentilerle yüzleşmek, mesai saatlerini geçen toplantılara katılmak ve talepkar işverenler de yeni hayatın yükleri arasında yerlerini alıyor.

Anne olarak ise evde işlerin nasıl gittiğine dair bir endişe ve suçluluk duygusunun getirdiği konsantrasyon dağınıklığı ve halen emzirmekte olanlarda hem süt depolamanın stresi hem de hormonal değişimlerin etkisinin iş performansını olumsuz etkilemesi gibi durumlar da söz konusu.

Ne kadar da karamsar bir tablo çizdik. Hiç iyi şey olmuyor mu dediğinizi duyar gibiyim. Olmaz olur mu, koçlukta işimiz farklı perspektiflerden bakmak ve realitemizi objektif olarak değerlendirmek ne de olsa…

Tüm bunların iyi tarafı, kendini iş dünyasına ait hisseden anneler için dünyaya dönüş fırsatı olması. Bu demek değil ki bebeğinize bakmak için izin süresiyle kısıtlı kalacaksınız. Tam tersi, yeni rolünüzle beraber kariyerinize döndüğünüzde yeniden bir yetişkin olarak üretkenliğinizi hem evde hem de iş yerinde sergilemek yeni önceliğiniz haline gelecek. Her ne kadar annelik, yaşamınızda başrole yerleşse de dişi olarak çok görevi aynı anda kotarma becerinizi daha da geliştirerek dengeleri yeniden bulmak ve yaşamınızın her alanında doyumu yakalamak hiç de uzak değil.

Peki yaşamınızı kolaylaştırmak için koçluk tekniklerinin hangileri destekleyici olabilir?

* Öncelikle pozitif olmak, bebeğinizin gülücüklerinden beslenmek ve nasıl bir mucizeye imza attığınızı her gün kendinize bir kez daha hatırlatmak harika bir başlangıç olacaktır. Çünkü pozitif psikolojinin önerdiği gibi “Mutlu anneler mutlu çocuklar yetiştirir.”

* İşe dönmeden önce patronunuzla buluşup onun beklentileri ve sizin yeni ihtiyaçlarınıza dair ilişki tasarımı yapmak

*Kısa haftayla uyum sağlamak daha kolay olacağından yeni hayata hafta ortası adım atmak

* Eğer evdeki düzene dair endişeleriniz varsa, süt izni veya kalan makul bir süreyi kullanarak hem bebeğinizin hem de sizin yeni sürece alışması için kademeli olarak işe başlamak

* Emzirmeye devam ediyorsanız iş planınızı emzirme periyodunuza göre ayarlamak ve bundan kesinlikle çekinmemek

* İşten daha erken çıkmanız gerekiyorsa ofisteki zamanınızı verimli kullanarak çıkmak, bunun son derece doğal bir hak olduğunu düşünmek ve vicdan azabı çekmemek, hatırlayın ki siz kendinize neyi hak görüyorsanız çevreniz de öyle yapacaktır.

* En önemli ve uzun vadeli bakış açısı da mükemmel anne olmaya çalışmak yerine ailedeki tüm bireylerin minimum ihtiyaçlarının karşılanmasını yeterli görmek

* Her gün kendinizi en az üç davranış için takdir etmek

* El ele ebeveynlik’in yazarı Pam Leo, çocuklar kadar yetişkinlerin de bir yetişkinle her gün kaliteli zaman geçirmesi gerektiğinden bahsediyor. Partneriniz, bir yakınınız ya da dostlarınızdan biriyle keyif aldığınız bir etkinlik ya da sadece kendinizden bahsettiğiniz, yetişkin seviyesinde paylaşım hissettiğiniz 10 dakika, günlük yaşamınızda büyük fark yaratacak.

* En önemlisi ise, henüz denemediyseniz ya da bir rutine oturtamadıysanız destek almak ya da miktarını artırmak. Destek istemek bir eksiklik ya da araz değil, aslen paylaşmanın ilk adımı. Her şeyi üstlenmeye çalışmak uzun vadede size hem fiziksel hem de ruhsal yük getirecek ve bunu istemeden bebeğinize ve yakınlarınıza olumsuz bir şekilde yansıtacaksınız.

* İlişki yıpranmaları ve zamansız patlamalardan kaçınabilmek için işe hazırlanırken, planlama yaparken veya işten geç çıkmanız gereken bir günde sadece bir yürüyüşle yenilenmek için eş, anne, kardeş, yardımcı, arkadaş, özetle güvendiğiniz her kim varsa onlar önermeden yardım istemek. En yakınlarımız dahi nasıl bir süreçten geçtiğimizin farkında olamayabilir ve bu sizi öfkelendirebilir.

* İş’te Anne Olmak programımda annelere şunu söylerim, çözüm her zaman sizde. Yaşadıklarımızı paylaşmak ve öneriler almak aslında başarılı bir kariyeri olan pek çok annenin sizinle aynı zorlukları yaşadığını görmenin yollarından sadece biri. Doğal olarak rahatlamanın ve kurban psikolojisinden çıkıp gücümüzü yeniden elimize almamızın da anahtarı.

* Fırtınalar dinip gelgitler azaldığında, kariyerinize devam ederken yenilediğiniz özgüveninizin anneliğe ne kadar olumlu katkıda bulunduğunu görecek ve verdiğiniz mücadele için kendinizi bir kez daha kucaklayacaksınız.

* En büyük ödül ise her zaman kapıyı çaldığınızda sizi kocaman gülümsemesiyle karşılayan miniğiniz olacak…

Zeynep Yetkin Yılmaz

Bir yanıt yazın